129.Bölüm

950K 33K 141K
                                    

Var olun, sağlıkla...🌟💛

♠️

Gözlerimizi alan güneş, lacivert detaylı bej perdenin arkasına saklanmış; yatak, banyonun cam duvarından sızan gün ışığının gölgesinde kalmıştı. Bora'nın parmak uçları, göğsünün üzerine düşmüş saçlarımın arasında dolaşıyordu. Nefes alışverişlerim ancak düzene girdiğinde, telefonun artık çalmadığını fark ettim. Başımı Bora'nın göğsünden kaldırdım. Bakışlarımız birleşti. Dingin kirpiklerinin arasında sükûnete bürünmüş kapkara gözleri, ölüm döşeğindeki bir hastanın dermanı olacak ilaç gibi içime işliyordu.

"Sanırım artık her kim arıyorsa, ona dönmelisin..." dedim, isteksiz bir şekilde. İsteksizliğim bencilliğimden değil, yaşadığım mutluluğu koruma gayretimdendi. Dışarıda kıyamet kopuyor olabilir, birileri ölüyor ya da ölmüş olabilirdi ve fakat burada, iki kişilik dünyamızda her şey öylesine yolundaydı ki bunun bozulacak olması fikri ödümü koparıyordu. Çok ama çok uzun süre sonra yaşadığım bu mutluluk öyle gerçek ve büyüktü ki an'a dahi sığmıyor, taşıyordu. Buraya ait olduğumu hissedişimden olsa gerek, ilk kez, an'ı yaşamaktan öteye gittiğimi biliyordum.

"Bence uyumalıyız," dedi Bora, yavaşça. "Dinlenmeliyiz..."

"Ama-"

"Lütfen Nazlı," dedi, sözümü keserek. Gözleri kısılmış, bakışlarına dokunaklı bir arzunun yansıması karışmıştı. "Kendim için bir şey yapıyorum, 21 Mayıs 2017'den sonra ilk kez. Bunu herhangi bir şeyin ya da herhangi birinin bozmasına izin vermeyeceğim. Her şeyi kenarda bırakıp, seninle uyumak istiyorum."

Dirseğimi yastığa dayarken, başımı elime yasladım. Bora da tümden bana dönmüş, bir elini yastığının altına yerleştirmiş, diğer eliyle de elimi tutmuştu. "İçimiz nasıl rahat edecek ki?" diye sordum, kaygılı bir tonlamayla.

"Arayan Aydın'dır ve bana Mehmet Şahindağ'a gideceğini söylemeye çalışıyordur. Delirmiş çünkü, Çınar öyle dedi..." Baş parmağı nabzımın attığı yere yerleşirken gülümsemişti. "Çok güzelsin..."

Kirpiklerim kırpışırken, Bora'nın ciddi olup olmadığını anlamaya çalışmış ve sonra şaşkınlıktan olsa gerek, minik bir kahkaha atmıştım. "Sen de manyaksın!" dedim, kaşlarımı kaldırarak. "Aydın, Mehmet Şahindağ'ın yanına gitmeden kalkmalıyız, şakası yok bunun."

Bora başını hafifçe iki yana sallarken, "Ya gitmiştir ya da benimle konuşmadan gitmeyecektir..." dedi. Bakışları düşüncelerden yoksun, çok iyi bildiği bir filmi anlatıyormuşçasına netti. "Gittiyse eğer geriye dönüşü yok, ölecektir..." Kaşlarım çatıldı. "Mehmet onu öldürmese, o benim emrimin dışına çıktığı için kendisini öldürür çünkü bu üçüncüsü..." Dudaklarım bir şey söylemek üzere aralansa da Bora devam ederek, konuşmamı engellemişti. "Eğer gittiyse ve geri gelirse, ben onu öldürürüm fakat sanmıyorum. Gitmiş olsaydı, Gökhan bir şekilde bu evi başımıza yıkıyor olurdu... Duyardık yani acil bir şey olduğunu, dayanırdı birisi odanın kapısına... Aydın bir köşeye çekilmiş, beni bekliyordur. Gergin bir şekilde... Beni ikna etmeden gitmek istemiyordur, ters düşmeyelim, helallik alabilsin diye, ihanet etmiş olmamak için..."

"Bunca şeyi benimle sevişirken mi düşündün?" diye sordum, şaşkınlıkla.

Bora'nın attığı kocaman kahkahanın melodisi içime akmıştı. "Hayır sevgilim, için rahat etsin diye açıklıyorum sadece. Herhangi bir şey düşünmüyorum. Aydın gittiyse bile, şu an umurumda değil. Ben şu an sadece seninle uyumak istiyorum."

Dudaklarımın kenarında beliren tebessümün, Bora'nın göz bebeklerini parıldattığını hissettim. "Uyuyalım sevgilim," diye fısıldadım. Yastığımın ucuna başımı koyduğumda, burnum burnuna değmişti. "İyi uykular..." Bana yaptığı her şeye rağmen, benim de kendim için yaptığım en iyi şey, kokusunu duymaktı. Bir eli belime yerleşirken, varlığına nasıl da muhtaç olduğum aklıma mıhlanıyor, bir gün yaşanacak ayrılığımızın kaçınılmazlığı, boğazımı yakıyordu. "Teşekkür ederim," diye fısıldadım, gözlerimi kapattığımda. "Benim için verdiğin çaba, beni mutlu ediyor."

Maça Kızı 8Where stories live. Discover now