162.Bölüm

423K 22.5K 42.8K
                                    

Sevgili Maça Kızı 8 Ailesi,

Aksilikler aksilikler ama galiba nihayet oldu.

Hepinizi kocaman kucaklıyor, çokça öpüyorum!

Teşekkürler uğraştığınız için.

Sizi çok seviyorum, var olun... 🌻💛

♠️

Duştan çıkar çıkmaz kendimi yatağa atmıştım ve ne saçlarımı kurutmak ne de havluyu çıkartıp da giyinmek için gereken enerjiyi kendimde bulmuştum. Bora da benim kadar yorgun muydu bilmiyordum ama o da beline sarılı havluyla yanıma uzanmış ve beni kolları arasına almıştı. Sırtımı tümden ona yaslarken, bacaklarımı yatağa çapraz bir şekilde uzatmış ve karnımın üzerinde birleştirdiği ellerinin üzerine, bir elimi koymuştum. Bergamot kokusu ciğerlerime doluyor, kalp atışlarının sesi kulaklarımın pasını siliyor, ruhum ise arzu ettiği huzurla kucaklaşıyordu.

"Bora..." dedim, mırıldanarak. "Evet çok acı çektim... Çektik... Ama günün sonunda, böyle olduğumuzda... Dünya dursun, tam da şimdi biz böyleyken dursun diye hissetmek... Sence de çok kıymetli değil mi? Birbirimize ne kadar kızarsak kızalım... Sarıldığımızda geçmez mi?"

Çenesini başımın üzerine bastırırken, "Seninki geçer..." dedi. Gözlerimi odanın ahşap tavanına diktim. "Ben de sana kızıyor olsaydım geçerdi ama ben sana değil, kendime kızıyorum çoğu zaman... Kendime olan kızgınlığım ise kolay geçecek gibi değil."

"Verdiğin sözün, senin için ne kadar büyük bir fedakârlık olduğunun farkındayım..." dedim. Dudaklarını saçlarımın arasında hissettim. "Gerçekten... Söz konusu ben olduğumda, değişkenlerinin olmasını seviyorum. Tamam, senin bazı kuralların, prensiplerin var ama... Bunları benim için esnetiyor olman... Beni öyle mutlu ediyor ki..." Dudakları omzuma değdi. "Çünkü aşkın kuralları olmaz ki."

"Yaşadıkça yeni bir şeyler keşfediyoruz..." dedi, yavaşça. Bir elini karnımdan çekti ve parmaklarının tersini omzumda dolaştırmaya başladı. "Bana güvenmediğini ve kolay kolay da güvenemeyeceğini biliyordum... Canını emanet ederken değil ama kalbini emanet ederken... Bana güvenemeyeceğini de sana bizzat ben söyledim zaten... Ama Nazlı..."

Başımı omzundan çektim, yastığa koydum. Bir elimi yanağımın altına yerleştirirken, ona döndüm. Kapkara gözleri gözlerimdeydi. Sağ elini başının altından geçirirken, sol eliyle elimi kavradı. Zor, çok zor bir şeyi itiraf edeceğini ele veren gözlerine yargıdan uzak bir içtenlikle bakmaya başlamıştım.

"Ben hayatı güven üzerine, dahası kimseye güvenmemek üzerine kurmuş bir adamdım ve seni tanıdım. Sana güvendim... Ve sana güvenmek, bana çok iyi geldi..." Baş parmağıyla hafifçe elimi okşarken iç çekti. "Bir ay oldu... Bir aydır hayatımın merkezinde olan, beni ben yapan insanların ihanetini hazmetmeye çalışıyorum. Ve bu da beni çok zorluyor... Güvenin önemini biliyordum ama güvenin her şeyin üzerinde olduğunu daha iyi anladım sanki. Ve senin bana güvenmemenin, güvenememenin seni ne kadar yıpratacağını, yoracağını, mutsuz edeceğini idrak ettim. İnsanın, sevdiği insana dair soru işaretleriyle yaşamasının ne kadar kötü bir şey olduğunu..." Başının altındaki elini yanağıma yerleştirdi. "Terk edilmekten korkarak yaşamanın ne kadar büyük bir korku olduğunu... Eğer ben, senin beni asla terk etmeyeceğini biliyorsam, senin benden yana böyle bir bilgiye vakıf olmamanın sana ne büyük haksızlık olduğunu... Bize inanmanı söylerken, bize dair ne büyük bir şeyi harcadığımı..."

Dudaklarım iki yana kıvrılırken, avuç içinden öptüm. "Sen böyle arada, ıssız bir adaya gidip on gün kadar yalnız kalsan ve düşünsen mi acaba? Ben anlattığımda anlamadığın her şeyi, kendi kendine anlaman çok hoşuma gitti şu an..." Kaşlarını çattığında, gülümsemem büyümüştü. "Tamam tamam şaka yaptım..." dedim. Elimi ıslak saçlarının arasına daldırdım. "Sevgi dünyanın en önemli şeyi... Bana sorarsan, her şeyin üstünde... Ama şu anda sen, baktığın perspektiften acı bir şey görüyorsun... Seni çok sevdikleri hâlde, sana güvenmediklerini düşündüğün insanları... O yüzden biraz da sevilen değil güvenilen kişi olmayı istemen."

Maça Kızı 8Where stories live. Discover now