49.Bölüm

1.1M 44.8K 160K
                                    

Cuma günü bayramın ilk günü olduğu için, perşembeden buluşalım istedim. Satır arası yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Bunu ve geçmişe dönük, oylamadığınız bölümleri oylamayı unutmayın lütfen... Sizleri çok seviyorum. Mutlu bayramlar! ♥️🌿🙌🏻

♠️

"Eren..." dedim. Kaşları çatıldı. "Senin Kara olduğunu biliyormuş." dedim. Gözleri kısıldı. "Bunu sana söylememi istedi." dedim. Yüzü, onu okumayacağım halde ifadesizleşti. "Eğer bunu sana söylemezsem, Gürkan Abi'ye senin Kara olduğunu söyleyecekmiş. Bana öğlene dek vakit verdi." dedim. Öfke tüm yüzüne yavaş yavaş yayılmaya başladı. "Dediğini yapar." dedim. Öfkeyle gülümsedi. "Ona zarar verme." dedim. Hızla yataktan kalktı. "O benim için çok önemli." dedim. Telefonunu eline aldı ve bir numarayı tuşladı.

"Nerdesin?" dedi. Nefesimi tuttum. "Derhal Eren'in evine gidiyorsun." dedi. Gözlerimi kapattım. "Ona, 'Kara seni bekliyor.' diyorsun." dedi. Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Evet Kara!" dedi. Gözlerimden bir damla yaş aktı. "Soru sorma!" dedi. Gözyaşımı elimin tersiyle sildim. "Yoo alıp geliyorsun." dedi. Gözlerimi açtım. "Evet. Gerekirse zorla." dedi. Tuttuğum nefesimi serbest bıraktım. "Dediğimi yap Gökhan!" dedi. Acıyla yutkundum. "Konuşabilecek kadar sağlam kalsın yeter." dedi. Nefesim kesik kesik olmaya başladı.

Gözlerimi kapattım. Hiçbir şey düşünmek istemiyordum. Bu, gerçek olmamalıydı. Telefonu yatağın üzerine fırlattığında yeniden gözlerimi açtım. Banyoya giriyordu.

"O seninle konuşacaktı. Nişan için erken olduğunu düşünüyor çünkü ben Anıl'ın kolyesini aldım Melis'ten." dedim, durdu ama yüzünü bana dönmedi. "Seninle konuşmasını istemedim. 'Ölmek mi istiyorsun? Bora'ya bunu bildiğini söyleyemeyiz.' dedim. Sinirlendi. Senden korktuğumu anladı. Tehlikede olduğumu düşünüyor. Muhtemelen ne yapacağını denemek istedi." dedim. Banyoya girdi ve kapıyı kapattı.

On altı dakika, on yedi saniye sonra ifadesiz bir şekilde beline sarılı havluyla önümden geçip, giyinme odasına girdi. On dört dakika, kırk bir saniye sonra, takım elbisesiyle giyinme odasından çıktı. Yatağın başucundaki komodinin önünde durdu. Saatini koluna taktı. Çekmeceyi açtı. Cüzdanını aldı ve ceketinin iç cebine koydu. Silahını aldı ve beline yerleştirdi. Çekmeceyi kapattı. Yatağa uzandı ve telefonunu aldı. Kapıya doğru ilerledi.

"Bora." dedim. Durdu. Sırtı yine bana dönüktü. "Onun için Kara bir halk kahramanı. Gerçekten kim olduğunu bildiğini zannediyor ama aslında bilmiyor bence. Benim gördüklerimi görmedi mesela. Bırak, hayallerindeki gibi kalsın." dedim. Bana döndü. Bakışları gözlerimi buldu. Yüzünde hiçbir ifade yoktu.

"Sen ne gördün?" dedi. Sesinde de hiçbir ifade yoktu.

"Gözünü dahi kırpmadan, bir adamı vurabildiğini gördüm. Dün de bir cinayetin eşiğinden döndüğünü... Yetmez mi?" dedim.

"Okyanusta bir su damlası bu." dedi. Yutkundum.

"Okyanusa geminin içinden büyülenmiş bir şekilde bakan adamı, o gemiden atıp boğma. Geçsin gitsin." dedim.

"Boğulmak istedi." dedi. Arkasını döndü. Kapıyı açtı. Ve çıktı. Yirmi bir dakika, yirmi sekiz saniye daha pozisyonumu bozmadan yattım. Sonrasında kalktım ve elimi yüzümü yıkayıp, aynı kıyafetlerle aşağıya indim. Begüm ve Bora kahvaltı yapıyorlardı.

"Günaydın yenge." dedi Begüm, gülümseyerek.

"Günaydın." dedim. Yüzüm asık, sesim de gergindi.

Maça Kızı 8Where stories live. Discover now