77.Bölüm

1M 40.2K 157K
                                    

Sevgili Maça Kızı 8 Ailesi,

Öncelikle bugün benim için çok heyecanlı geçen bir gün oldu. İlk kez kalabalık bir okur grubuyla buluştuk, sohbet ettik. Adana'dan, Antalya'dan, Mersin'den, İzmit'ten ve İstanbul'un çeşitli yerlerinden elleri kolları dolu dolu geldi herkes.

Sanırım, kitabı henüz basılmayan bir yazarın yaşayabileceği en dokunaklı an'ı yaşadım bugün. Ve "iyi ki..." dedim bir kez daha!

İçinizde, bugün benimle, bizimle olmayı çok arzulamasına rağmen hayatın keşmekeşinde fırsat bulamayan onlarca okurum, yanımızda olmasalar bile varlıklarını hissettiren onlarca dostum var. Çok teşekkür ederim, her şey için, hepinize.

Var olun...

Yorumlarınız için çok teşekkür ederim; bugün onların ne kadar değerli, ne kadar kıymetli olduğunu ve birbirimizi o yorumlar sayesinde nasıl iyi tanıdığımızı anladım, bir kez daha.

Lütfen oy vermeyi unutmayın.

Sizleri sevdiğimi söylemiş miydim?

♠️

Kağıttan başımı kaldırdığımda, bakışlarım Aydın'ın acı kahve gözleriyle kesişti. Kahverengi gözlerine belki de ilk kez, gerçekten bakıyordum. Genelde insanların gözleri eğer renkliyse dikkatimi çekiyordu; bir tek Bora'nın, renkli gözlere taş çıkartan ve "aslında siyah göz yoktur" tanısına aykırı derecede kapkara gözleri, daha onu gördüğüm ilk anda dikkatimi çekmişti. Aydın'ın gözlerinde gördüğüm acı içime işlerken, alnındaki yara izine bakmamak için çok ciddi bir uğraş veriyordum.

Bora çoktan yanıma gelmişti. Göz ucuyla, elimdeki kağıda yandan bir bakış atmış ve önüne dönüp rakısından içmeye başlamıştı. Anladığım kadarıyla, bu aşktan haberdardı. Begüm de mi haberdardı? O yüzden mi Aydın'ı aramıştı?

"Madem bu ortaya çıktı..." dedi Aydın, çenesiyle elimde sıkı sıkı tuttuğum kağıdı göstererek. Bakışlarını Bora'ya çevirdi. "Neden bunu bana ulaştırdın Kara? Altı senedir bunun cevabını arıyorum ben."

Bora sıkıntılı bir nefes verdi. Bakışları Aydın'ı hedef almıştı. "Hiç unutma diye..." dedi, kendinden emin bir tavırla. "Ablamın senin yüzünden felaketini dilediğini hiç unutma diye." Göz ucuyla baktığı yer zaten, Aydın'ın kağıdın altına yazdığı cümleydi Naz.

"Beni mi suçluyorsun?" diye sordu Aydın. Gözlerinden akan birkaç damla yaşı, elinin tersiyle silerken bile Bora'dan gözlerini ayırmamıştı.

"Hayır," dedi Bora, başını iki yana sallayarak. "Ablamın günlüklerini okurken çok ağır gelmişti bu satırlar. O gün kaderi değişebilirmiş diye düşünmüştüm. 24 yaşındaydım oğlum. Annemi kaybedeli 1,5 ay ya olmuştu ya olmamıştı. Ablam kaçıp Mehmet'e gitmişti. Sağlıklı düşünemiyordum."

"Günlüğünden mi yırttın bu sayfayı?" diye sordu Aydın, meraklı bir ifadeyle. Gözlerinden akan yaşlar, damlayan bir çeşmeyi andırıyordu. Ağlamıyordu ama gözlerinden yaşlar damlıyordu.

"Evet," dedi Bora. Rakısından bir yudum aldı. "Benim de hiç unutmamak istediğim satırlar var. 'Bora da bizi desteklemeseydi vazgeçerdim belki ama artık babamın hükümdarlığı bize sökmüyor...' Düzenli günlük tutmuş. Annemle babam ölene kadar. Onu anlayabilmek için okudum her bir satırı. Kim bilir kaç kez... Anladım da galiba. Sana olan hisleriyle başlamış yazmaya. Yaşadıklarınızdan bahsetmiş. Senin hapse girmenle beraber için için kahrolmuş. Seni bitirmiş sözde ama etkisinden kolay kurtulamamış."

Maça Kızı 8Where stories live. Discover now