159.Bölüm

441K 25.9K 63.3K
                                    

Sevgili Maça Kızı 8 Ailesi,

Var olun, sizleri çok ama çok seviyorum!

Yorumlarda buluşalım. 🌻💛

🎲

"Sana ihtiyacı var, Bora..."

Çınar Akbulut, anlamakta zorluk çektiğim cümlelerini peşpeşe sıralarken, tavrı epey gergin.

"En azından, geçmiş olsun demen gerek! Bunu da çok görme ona! Kardeşin o senin!"

Kendisinin kardeşim diye bağrına basamadığı Gökhan'ın, benim kardeşim olduğunu öne sürmesi, çok ciddi bir ironi.

"Lütfen... Hatırım için..."

Bende bir hatırı olduğunu falan sanacak kadar kafayı kırmış olamaz, değil mi? Küfür edecektim ki Gökhan'ın oda kapısı açıldı ve Beyza dışarı çıktı. Beyza ile Gökhan'ın kardeş olduğuna, kendimin Gökhan'la kardeş olmasından daha çok inanırdım desem, abartmış olmam. Beyza'nın hemen ardından da Aydın odadan çıktı; Gökhan'ın bir diğer kardeşi. Bence Gökhan, bu kadar çok kardeşe sahip olduğu için benden şanslı.

"Yenge..." dedi Aydın, göz göze geldiğimizde. "Bir şeyler istedi de..." Bakışlarını biraz ileride duran Oktay'a çevirdi. "Oktay!" diye seslendi. Beyza'ya baktı. "Oktay'la alırız biz."

"Nazlı'yı görmek iyi geldi mi Gökhan'a?" diye sordu Çınar.

Beyza kafasını sallarken gülümsedi. "Enerjisi yükseldi."

"Bora'yı da görse, daha iyi olacak..." dedi Çınar. Bakışları bir anlığına beni bulup, destek istercesine yine Beyza'ya çevrildi. "Haksız mıyım?"

Beyza'nın herhangi bir yorumda bulunmayacağını biliyordum ama beni yanıltmamasına nedensizce sevindim. Birkaç saniyelik sessizlik, Çınar'ın derin bir nefes verişi ve kendine bir yandaş bulamadığı için isyan edişiyle sonuçlandı: "Belli ki bir tek ben böyle düşünüyorum! Anladım!"

"Zorlama..." dedi Beyza, en sonunda. "Lütfen."

Çınar herhangi bir şey diyemeden, Aydın ve Oktay geri geldi. "İçeri gelin, konuşacağız..." dedim. Oktay'ın elindeki poşeti alıp, doğrudan içeriye girdim.

"Bir çaylık gıybetimiz var seninle. Bu kez alkolsüz tabii. Bebek nasıl?"

Beyza vişne suyunu Aydın'dan alıp peşimden gelince, kapıyı onun geçmesi için de tutmak zorunda kalmıştım. Alçısı ne zaman çıkacak bilmiyorum ama canımı sıkmaya başladı. Tüm hareketleri kısıtlanıyor.

"İyi," dedi Nazlı. "Cinsiyetini ilk ben, ikinci Bora, üçüncü de sen öğreneceksin. Sana Bora söyleyecek. Söz verdi bana."

Oturma alanından odaya geçtim. Gökhan'ın eli Nazlı'nın karnındaydı. O sırada Nazlı'nın yüzündeki ifadenin büyülü olduğunu düşündüm, sanki özel güçleri varmış ve bunu Gökhan'la da paylaşıyormuş gibi bir heyecana sahipti.

"Geçmiş olsun."

İkisi de aynı anda bana dönerken, Gökhan elini Nazlı'nın karnından çekti. Yattığı yerde dikleşmeye çalışırken, ben elimdeki poşeti Nazlı'ya uzattım.

"Teşekkür ederim," dedi, Nazlı. Bakışları benimle kendisine vişne suyunu uzatan Beyza arasında mekik dokuyordu. Aydın ve Çınar da odaya girdiklerinde, kanepeye doğru ilerledim.

"Ben de. Hayatımı kurtardığın için." Kanepenin köşesine oturdum. "Sana bir kez daha borçlandım."

"Ödeşiriz," dedim. Gökhan'ın gözleri merakla kısıldı. "Benim de sana bir işim düşer muhakkak." Çınar'a döndüm. "Uçağı hazırlıyorlar. Bu gece Amerika'ya uçabilirsiniz."

Maça Kızı 8Where stories live. Discover now