149.Bölüm

538K 29K 90K
                                    

Sevgili Maça Kızı 8 Ailesi,

Sizleri çok seviyorum!

Var olun... 👼🏻💛

♠️

Telefonu kapattığımda, Bora yüzüme bakıyordu. "Kara da... Karısı da geliyor, derken?" dedi.

"Ablamı çıkartmayacak mıyız içeriden?" diye sordum. Bakışlarım, albümdeki Beyza'nın fotoğrafına çevrildi. "Madem seni istemişler, gidelim. Seni içeri atacak halleri yok, lazımsın onlara. Ama işte bir şekilde ders vermeye çalışıyorlar belli ki. Leo'ya oluyor olan!"

"Çınar'la buluştum bugün..." dedi. Bugün, dediği aslında dün olmalıydı ama onu bozmadım. "Kara'nın forsuna fors kattık... Merak etme, dışarıda işlerine yarayacağım onların."

Gülümsedim ve kollarımı boynuna doladım. "Kara'ya biraz daha katlanabilirim, rahat ol..." dedim. Rahatlaması gerekiyordu, rahatlamazsa kendine olan güvenini tümden yitirecekti. "Hem karısı da Kara'nın yanında. Bizimle baş edebilecek hiç kimse yok. Nazlı ile Bora'nın karşısında durabilecek kimse yok."

Kapkara gözleri gözlerime değdiğinde, duymak istediği şeyin tam da bu olduğunu anlamıştım. Bakışlarına yerleşen teşekkür dolu ifade içimi sıcacık yaparken yanımdan kalktı ve dümene ilerledi.

♠️

Marinaya yaklaştığımızda, bizi beklediğini sandığım altısı kadın, on altı kişinin içinde Gürkan Abi de vardı. Marina görevlileri yatı bağlarken, Bora dümenden ayrılıp yanıma gelmiş ve bu kalabalığı kendisi de görmüştü.

"Zahmet etmeseydiniz..." dedi Bora, bir adama. İç güdüsel olarak önümü perdelemiş, sanki bu insanlar beni kapacaklarmış gibi atağa geçmişti. "Ben geliyordum zaten..."

"Eşlik edelim size, beraber gideriz..." dedi, adam. Gülümsedi ve ileride, çalışır vaziyette duran, camları filmle kaplı bir arabayı göstererek, "Buyurun..." diye ekledi. Bora, arabaya bakmak yerine gözleriyle etrafı taradığında, adam sabırsızlanmıştı: "İnin isterseniz," dedi.

Bora yattan inmediği gibi, kısa bir anlığına bana baktı ve cebinden telefonunu çıkarttı. "Eşimin güvenliğinden emin olayım da buradan da inerim, arabanıza da binerim."

Adam gülümsedi. "Kimi arıyorsunuz?"

Bora, telefonu kulağına götürdüğünde, arkadaki adamlardan birisi, "Gökhan Demir!" dedi.

Bora'nın da benim gibi kaşları çatılmıştı. "Gökhan'ın telefonu neden sizde?" diye sordu, hızla.

Adam, yine gülümsedi. "Sadece Gökhan Demir'in değil... Bütün adamlarınızın, hatta ve hatta bize ihbar ettiğiniz tüm OCTO üyelerinin telefonları bizde." İçime kesik bir nefes çekerken ürperdiğimi hissettim. "Yalnızca ablanızı değil, herkesi misafir etmeye karar verdik. Siz dahil. Lütfen bizi zor kullanmak durumunda bırakmayın, acele edin."

"Ben de geleceğim!" dedim.

İtiraz etmesini beklediğim kişi Bora'ydı ve fakat onun yerine, adam söze girdi: "Üzgünüz Nazlı Hanım. Sizi burada bırakacağız."

Bora bana döndü. Ellerini yanaklarıma yerleştirirken, "Sorun yok..." diye fısıldadı. Bakışlarıma yerleşen sitemleri yok saymak ister gibi başını salladı ve yeniden, "Bir gideyim... Ne olduğunu anlayayım... Şu an için sorun yok..." dedi.

Bakışlarımı Bora'nın gözlerinden çektim ve "Nereye götüreceksiniz onları?!" diye sordum, sertçe. Bora elimi tutarak benim de yattan inmeme destek olurken, "Bu resmi bir tutuklama mı?!" diye sordum.

Maça Kızı 8Where stories live. Discover now