47.Bölüm

1.2M 47.6K 161K
                                    

Maça Kızı 8, yine, yeniden 13.sırada! Uzunluk olarak çarpı ikiye tekabül eden bir bölümle karşınızdayım. Çünkü bahçesinde bergamot ağacı olan bir yerde tatil yaptığım için, bu hafta başka bir bölüm yayımlayamayacağım. Ve bu süre zarfında, birazcık dinlenecek, bolca yazacak ama hep buralarda olacağım...

Önümüzdeki hafta, yine salı günü, yeni bölümde buluşmak üzere, ama o vakte dek satır arası yorumlarda görüşelim. Lütfen bölüme ve hatta öncesinde oylamadığınız diğer bölümlere de benim için yıldız bırakın... Sizleri çok seviyorum! 🙌🏻♥️

♠️

Öyle eşitsizlik olmazdı. O zaman ben de uslu bir kız falan olamazdım, kimse de kusura bakmasındı. Yüzüme en hin gülüşümü yerleştirdim. İçimdeki uslu kızın son kullanma tarihi an itibariyle geçmişti. Yaramazlık yapma sırası bana devredilmişti. Allah da beni şimdiden affetsindi.

Kollarımı Bora'nın boynuna doladım. Ben hafifçe geriye doğru uzanırken, istese de istemese de o da kollarımın boynunda olması sebebiyle hafifçe üzerime doğru uzanmıştı. Sırtım ne dik ne de yatay konumdaydı ve hatta dışarıdan bakan bir insan çapraz giden bir doğru olduğumu düşünebilirdi ama önemli olan, başka bir doğrunun da benimle kesişmesiydi. Beni tezgaha yatırıp doğrudan üzerime çıkmasını arzu ediyor olsam da, her şeyin bir sırası vardı. Tövbeler tövbesi! Keşke zamanında izlediğin filmlere müdahale etseydim Naz... Ne yatıyor ne de oturuyor durumda da iyiydik; şimdilik bu da yeterdi.

"Tamam mı?" dedim, biraz evvel içimin derinliklerinden fırlayan şehvet tınısını biraz daha arttırarak. Dudaklarımı, aynı onun biraz evvel yaptığı gibi ıslatarak, üç saniyeliğine dişledim.

"Ne- Ne tamam mı?" dedi, bakışları dudaklarıma kaydığında. Yüzümdeki hin gülüş biraz daha artarken, ellerimi kollarına doğru kaydırdım.

"Benden başka bir Nazlı'ya böyle seslenmek yok!" dedim, yüzümü biraz daha ona yaklaştırarak. Gözlerini gözlerime değdirdi ve ardından yeniden dudaklarıma çevirdi. Kalbimdeki basınç şiddetleniyor ve yaramazlık yapmak isteyen Naz'ın tüm hücreleri enerji patlaması yaşıyordu. Baş parmaklarımla kollarını okşamaya başladığımda biraz daha bana yaklaştı. "Prinçli olanı mı asayım yoksa nazar boncuğunu mu asayım mutfağa?" dedim, damdan düşmeyi es geçip paldır küldür yuvarlanırcasına.

"Hı?" diye bir ses çıktı onun da boğazından. Beni anlamadığına emindim; çünkü bakışları dudaklarım ve gözlerim arasında belirli aralıklarla gidip geliyordu ve muhtemelen neye uğradığını şaşırmış gibi hissediyordu. "Ne princi ya?" dedi, umursamaz bir şekilde. Dudakları neredeyse dudaklarıma değmek üzereyken, başımı hafifçe sağa çevirdim. Yanağıma küçücük bir öpücük kondurmak zorunda kaldı. Gözlerimiz yeniden kesiştiğinde, bakışlarında hiçbir ifade yoktu. Saniyeler içerisinde ifadesizleşmeyi nasıl başardığını hep merak edeceğim Naz.

Ellerini ada tezgahtan çektiğinde, dudaklarını dişliyordu. Yüzünde ya da bakışlarında hiçbir ifade olmamasına rağmen, bozulduğunu anlamam güç değildi. Zaten kim olsa bozulurdu. Yüzümdeki hin gülüş kaybolmuş, yerine yapmacık olduğunu anlayıp anlamadığını bilmediğim üzüntü dolu bir ifade yerleşmişti. Pek tabii sonunda beynini kullanıyorsun Naz, aferin!

"Ben çok üzgünüm, yapamam..." dedim, neredeyse ağlayacakmış gibi çıkan bir sesle. Gözleri kısılırken, başını hafifçe iki yana sallamıştı ve dudakları yok canım, ne olacak üzülme dercesine bir hâl almıştı. Oysa, bunun kendisi için ne kadar önemli olduğunu belli ettiğinden haberi bile yoktu. Şu an ne düşündüğünü çok merak ediyordum.

Maça Kızı 8Where stories live. Discover now