37.Bölüm

1M 45.7K 129K
                                    

Yorumlarınıza yetişemiyorum ve bundan son derece de keyif alıyorum! Hepinize çok teşekkür ederim. Eksik etmediğiniz oylarınız, ilginiz ve desteğiniz benim için değerli ve önemli. Sizleri seviyorum...🌻♥️

♠️

Aşk.

Bunu hissetmek, içimde bir noktayı harekete geçirmiş, kalbim hızlı çarpmaya başlamıştı. Aşk, kabuğuna saklanan ama gözlerin her zaman insanı ele verdiği bir duyguydu evet; ama Bora bakışlarını ifadesizleştirebilen, eğer istemezse hislerinin ya da düşüncelerinin okunmasına asla izin vermeyen bir adamdı. Neden onu okumamı istemişti?

"Kendi söküğünü dikebiliyor musun bari?" diye sordu, ses tonu dümdüzdü.

"Bugüne dek, kimse bana gerçekten aşık olmadı. Olsaydı anlar mıydım, bilemiyorum." dedim. Ben de adamın suratına dan diye "BANA AŞIK MI OLDUN?" diye çığırırsın sanmıştım Naz. Gözlerini gözlerimden çekti ve önündeki tabağa sabitleyip, yemeğini yemeye devam etti.

"Bence birisinin sana aşık olması o kadar da iyi bir şey değil. Hele de karşılığı sende yoksa. Mesela sen... Herhangi birisi sana karşı böyle bir şey hissetseydi, senin kalbinde kendine yer bulamayacaktı. Boşu boşuna onun hisleri sana yük olacaktı." dedi, dümdüz bir ses tonuyla. Senin hislerin de Bora'ya yük mü olur Naz?

"Benim aşkım Anıl'a yük müydü yani sence?" diye sordum. Anıl demese miydin keşke Naz? Ama demeliydim. Riyakarlık yapamazdım ona karşı. Anıl defteri kapanmamışken, kalbimdeki savaş henüz bitmemişken, bunu yok saymış gibi davranamazdım.

"Bu sorunun cevabını yalnızca sen bilebilirsin." dedi, gözlerimin içine bakarak. Her ne kadar şimdi aşkla olmasa da yine de bu kadar güzel bakan bir adam, savaştan mağlup ayrılır mıydı hiç?

"Bence değildi." dedim. Buna cevap vermem yalnızca bir saniyemi almıştı. Bildiğim yerden gelmişti; gecelerce ağladığım yerden.

"Yani... Memnundu bu durumdan, bir yük olarak görmüyordu bunu, öyle mi?" diye sordu. Ses tonu, normal bir sohbet düzeyindeydi her zamankinin aksine. Bakışları ise sorgulayıcı değil, çok derindi. Gözlerindeki karalığa aldanıp, ilan-ı aşk etmeme çok az kalmıştı. Gösteriyorsun ama elletmiyorsun Naz, bari beni kandırma.

"Memnundu elbet. Orası bambaşka. Ama memnun olduğu için değil, bunu önemsemediği için bir yük olarak görmüyordu." dedim. Sesim dümdüzdü. Sen Anıl'a karşı, aşkta hep dümdüz ve nettin zaten Naz. Bora'nın gözleri kısıldı ve kapkara bakışlarına yalnızca iki saniye boyunca şaşkınlık yerleşip dağıldı. Anlamamıştı. Ya da anlayamamıştı. Konuşabilirdim; ama sadece susup gözlerine bakmayı tercih ettim.

"Sana daha önce de söylemiştim... Kimsenin içini bilemezsin... Ayrıca sen çok fazla ön yargılısın. Seni çok sevdiğini söylediğin bir insanın, ki yakın arkadaşmışsınız, bunu önemsemediğine inanmam." dedi, düz bir sesle. Gülümsedim.

Geride kalan anılarıma gülümsüyordum aslında, ağladığım gecelere, yitip giden umutlarıma; Bora'ya değil. Belki kendi baktığı yerden haklı gözüküyordu ama Anıl'ın içini dışını bildiğim konusunda emindim; ayrıca da onunla inatlaşmak istemiyordum. Anıl'ı konuşmak istemiyordum.

Bu başıma ikinci kez geliyordu. Oturup bir adama her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatabileceğimi düşünüyordum. Ama ona Anıl'ı anlatmayı midem almıyordu. Eğer bir aşk konuşulacaksa, ona karşı hissettiklerimi anlatmayı tercih ederdim. Bora'ya oturup Anıl'ı anlatamıyorsun Naz, kıyamıyorsun kalbine giren Bora'ya. Peki Anıl'a, Bora'yı anlatabilir misin Naz? Mesela şimdi burada olsa?

Maça Kızı 8Donde viven las historias. Descúbrelo ahora