41-Plan

40.4K 1K 84
                                    

herkese yeniden merhaba!

Vote atmayı ve yorum bırakmayı unutmayın

Saatler, dakikalar.... saatin çıkarttığı tıkırtılar, akrebin yelkovanı kovalaması... akrebin yavaşlığına, yelkovanın hızına rağmen yelkovanın kendi ayaklarıyla akrebe gitmesi.

Yelkovanın her kaçma çabasında amansızca bulundukları kısır döngünün içinde kendini akrebin yanında bulması gibiydi Ekin'le benim hikayem.

Sadece düşünüyordum. Orada yazanlar... Kerem doğru söylüyordu. Yanağımdan bir damla süzüldü. Gözümü bile kırpmamıştım o damlanın düşmesi için oysa.

İnceldiğim klinik raporları her şeyi kanıtlıyordu. Ekin psikopattı. Ama kesinlikle sıradan bir psikopat değil! Doktorların onun hakkında tuttukları seyir günlüklerine göre Ekin bir psikopati tanısına sahip olan bir insanın yapmayacağı davranışlar sergiliyormuş. Bu yüzden doktorlar tam bir tehşis koyamamakla beraber verilerin en çok uyuştuğu seçeneği seçmişler.

Ekin'in ses kayıtlarının olduğu kasetlerin birisinde kardeşinden bahsediyordu. Yağmur. Doktorun bu görüşmeden sonra tuttuğu rapor ise yine Ekin'in tutarsız olduğuydu. Normal bir psikopati hastası insanlara değer vermez ve onların piyon olduğunu düşünürken Ekin'in kardeşine tutumu çok farklıymış. Yakınlarından öğrendiklerine göre Yağmur'un ölümü Ekin'de büyük bir bocalama yaratmış. Yakınlarının (!) Söylediklerine göre Yağmur hayattayken pek samimi değillermiş. Yıllarca Ekin'i korumaya çalışan Yağmur intihar edince Ekin'de büyük bir değişim gözlemlenmiş. Kontrol edilemeyecek hale gelmesi sonucu buraya yatırılmış...
Dosyalarda bile doktorların Ekin'i çözemediği aşikardı. Yağmur ise tam bir muammaydı. Yazılanlara göre Ekin onun ölümüne rağmen ona çok özel davranıyormuş. Tabiki de bu normal insanlarınki gibi bir şey değil. Farklı. Duygusuzca, ağlamadan. Sadece... Farklı. Okurken bile Yağmur'la Ekin'in arasındaki gizemli bağdan bilmediğim çok şey olduğunu anlıyordum.

Başımı yavaşça yana çevirdim. Ne kadar olmuştu uyanalı? Camdan gelen ışık sabah olduğunun habercisiydi. Benimse tek yaptığım yine boş boş tavanı izlemekti. Hissettiklerime koyacak bir ad bile yoktu. Ben Ekin'i kaybetmemiştim bile. Çünkü ona asla sahip olamamıştım. Ben hep onun istediği kadar olmuştum.

Kapımın çalınmasıyla ne zaman daldığını anlamadığım gözlerimi kırpıştırdım. Acaba bu sefer gelen Kerem miydi, Ahmet mi?
"Kumsal, gelebilir miyim?"
Kerem!

Üzerindeki yorgandan kurtulup saçlarımı geri attım. Muhtemelen beni kontrole gelmişti. Yani öyle olmalıydı. Zorla kahvaltı yapmak için ikna eder ve konuşurdu muhtemelen. Ama artık konuşmak istemiyordum. Gerçeklerin artık bir önemi yoktu. Benimde kaybedecek bir şeyim. Aklımdaki soruları bile soracak takatim kalmamıştı. Duyacaklarımdan korkuyordum.

Kapıyı açtım. Kerem her zamanki halinde kapının önünde dikilmişti.
-"Nasılsın?"
Sorucak soru bulamamıştı galiba!
-"Çok iyi! Sen?"
Ne trajedi ama!
-"Hadi kahvaltı yapalım. Seninle konuşmam gerekenler var. Çok bile zaman kaybettik"
Hayır! Artık bir konuşma daha kaldıramazdım.
-"Bak gerçekten artık bir şey öğrenmek istemiyorum."
-"Bekliyorum"
Yine emrivâki yapıp gitmişti.

Arkasından kapıyı hızla kapatıp banyoya geçtim. Saçlarımı lastik yardımıyla sıkıca yukarıda topuz yaptım. Yüzüme su çarpıp ellerimi lavobonun kenarına dayadım. Gözlerim kızarık ve şişti. Morluksa cabası. Hoş uzun süredir böyle olunca artık alışmıştım.

Odamdan çıkıp aşağı indim. Kerem mutfakta olmalıydı. İstemeye istemeye mutfaka gittim. En azından ikimizde mutsuz olduğumuzu belli ediyorduk. Sahte gülücüklere gerek yoktu. Buda bir şeydi değil mi?

~Zor Aşk~Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum