8-Hastane

113K 2.7K 987
                                    

Herkese tekrardan merhabalar ve iyi okumalar!

vote atmayı, yorum bırakmayı ve yeni gelişmelerden haberdar olmak için profilimi takip etmeyi unutmayın...

Ekin

Silahımı unuttuğumu fark edince hızla geri döndüm. Bahçenin kapısını açtım ama silah orda değildi.

Kahretsin! Anlamalıydım. Bana boşuna yapmamıştı o hareketleri. Silahımı almak için yapmıştı! Kendine zarar verecekti! Koşarak odasına ulaştım, henüz bir şey olmamıştı. Olsaydı duyardım.

Tam Bulut'un odasının kapısını açmıştım ki gördüklerimle durdum. Elindeki silahı göğsüne dayamış en az benim kadar dehşetle o da bana bakıyordu. Bir süre içinde bulunduğum durumu çözmek için düşündüm!
Sakince ona doğru bir adım attım.
-"Bırak o silahı güzelim. Oyuncak değil o!"
Gözlerindeki korkuyu görebiliyordum. Ölmek istemediğini biliyordum. Biraz uğraşırsam vargeçerdi belki.

Başını hızla sağa dola salladı. "Bulut-"
-"Benim adım Bulut değil!"
-"Tamam. Bak Kumsal bırak onu hadi güzelim. Kimse zarar görmeden bırak onu."
-"Benim kaybedecek hiç bir şeyim kalmadı! Öldürecekler beni. Çocuğum hiç olmayacak. Senden hiç kurtulamayacağım..."
Nerden öğrenmişti çocuğuyla ilgili şeyi? Karnına giren kurşun bir hasara sebep olmuştu ama hiç olmamasıyla ilgili bir şey değildi.
-"Saçmalama, çocuğun olacak. Kalıcı bir hasar yok."
Başını iki yana salladı. "Bak, kimse seni öldürmeyecek. Söz veriyorum seni koruyacağım." Dedim. Şimdi benim yüzümden ölemezdi.

Yavaş yavaş yaklaşmaya çalışıyordum.
-"Bak, Kerem sana bir daha asla yaklaşamayacak! Kimse wana bir şey yapmayacak. Eskisi gibi yaşayabilirsin!"
Ona doğru bir adım daha attım.
-"Yaklaşma bana!"
Elimi ona doğru uzattım.
-"Ver onu bana. Hadi."
Başını iki yana sallayıp 'hayır' diye mırıldanmaya başladı. Silahın emniyeti açıktı. Tetiğe bastığı anda patlardı. Yanına yaklaşmaya çalıştığım anda silahın o sesi duyuldu. Bulut'un yere düşen bedeni...

vurmuştu kendini. Hiç zmaan kaybetmeden soğuk kanlılıkla bedenini kucağıma aldığım gibi arabaya atladım. Gaza yüklenmemle birlikte arabanın tekerlekleri zeminde berbat bir ses çıkarttı. Hemen hastaneye yetiştirmem lazımdı. Bu bizim doktorun muaynanesinde yapılabilecek bir şey değildi. Neyse ki nabzı hala vardı.

Hastanenin önünde sedye için bağırıyordum. Koşuşturan doktorlar, hemşireler... her şey ağır çekime alınmıştı sanki. Aklıma kardeşim geliyordu. Onuda böyle kaybetmiştim. Yine hastanenin önünde sedye için bağırıp ortalığı birbirine katıyordum. En son hatırladığım doktorun ameliyathaneden kanlı kıyafetlerle çıkmasıydı. Önce ağzındaki maskeyi indirdi. Sonra "Üzgünüm, kardeşinizi kaybettik" dedi.

Şu an aynı sahneyi tekrar yaşıyorum. Doktorlar onu sedyeyle uzaklaştırdılar. Bense kanlı gömleğimle kalakaldım.

🕛🕤🕗🕓

Saatler geçmişti. Ameliyat hala bitmemişti. Kimse bişey söylemiyordu. Hava iyice kararmıştı. Beklemekten sıkılmıştım.

Bir anda oluşan hareketlilikle ikimizde ayağa kalktık. İçeri şok cihazları giriyordu. Hemşireler hiç bir şeye cevap vermiyordu. Hepsi koşuşturuyordu.

Herkes içeri girince yine ortada ölüm sessizliği vardı. Hala doktor çıkmamışı.

Bu ameliyat neden bu kadar uzun sürüyordu? Şok cihazları ne içindi? Ölmüş müydü? Ne yapacağımı bilmiyordum. O suçsuzdu. Ona çok kötü davranmıştım. O gün onu bırakmamalıydım benim suçumdu!

Doktor içerden çıkınca ikimizde ayağa dikildik. Önce ağzındaki maskeyi indirdi. Gözlerini yere dikti. Yüzündeki ifade iyi bişey olmadığının habercisiydi. Doktorun yanına gittim. "Ne oldu?" Dedim. Sesim titriyordu. Neden bu kadar korkuyordum?

~Zor Aşk~Where stories live. Discover now