8. LİDER

572K 31.4K 139K
                                    


Keyifli Okumalar!

Şarkılar:
Muse, Time is Running Out
Leonard Cohen, Famous Blue Raincoat

Her yalan zamanla gerçeğe dönüşürdü ve her gerçek zamanla bir yalan uğruna hiç olurdu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Her yalan zamanla gerçeğe dönüşürdü ve her gerçek zamanla bir yalan uğruna hiç olurdu.

Bu yaşıma kadar söylediğim ya da söylemek zorunda kaldığım bütün yalanlarım gerçekleşmişti. Gerçeklerim ise yalanlarımın altında ezilmiş, beni hiçliğine feda etmişti.

Yalanların ve gerçeklerin zaman geçtikçe birbirlerine dönüşme gibi huyları vardı. Karışırlardı, renklerini verirlerdi, zaman onları tek bir renge dönüştürürdü ve o renk, hangisine inanmamız gerektiğini bizden gizlerdi.

Caner'in yüzüne bakarken tam olarak birbirine karışmak üzere olan yalanla gerçeğin arasındaydım. Yüzünde tehditkar bir ifade vardı, altında yatan ise daha fazlasıydı. Eli havada kalmıştı. Yankı'nın onun elini sıkıp sıkmayacağını merak etmiyordum, Yankı'nın şu an nasıl bir ifadede olduğunu merak ediyordum fakat yüzüne bakacak cesaretim de yoktu.

Caner bir bana, bir Yankı'ya bakıyor, aramızdaki elektriği kesmek için elinden geleni yapıyordu. Başım ne kadar dönerse dönsün ve kanımda ne kadar alkol olursa olsun tamamen gerçeklerin içindeydim, zihnim yerine gelmişti. Keşke gelmeseydi ve ben kendimi bu andan bir anlık bayılmayla, öfke nöbetiyle, kahkaha kriziyle kurtarabilseydim.

Neredeyse dakika geçti. Yankı Caner'in elini sıkmadı, kendini tanıtmadı. Zamanın geldiğini biliyordum, onun yüzüne bakmalıydım.

Caner'in üzerinde olan keskin bakışlarımı ürkerek ona doğru çevirdim ve o an gerçekten dizlerimin üzerine düşüp bayılmak istedim. Caner'i görmezden geliyor, direkt bana bakıyordu. Az önceki o çocuksu hevesi yoktu, heyecanı tuz taneleri gibi dağılmıştı, bakışlarından ne demeye çalıştığını anlayamıyordum ama çoktan yaptığı sürpriz için pişman olduğunu görebiliyordum.

Bir anda elimde sıcaklık hissettim. İrkilerek elime baktığımda Caner'in elinin, elimin içinde olduğunu, parmaklarının parmaklarımın arasına yerleştiğini fark ettim. Yaptığı baskısı elimi çekmek istersem canımı yakacağını gösteriyordu.

Yankı'nın gözleri, gözlerimden ayrıldı. Yavaş yavaş sımsıkı kenetlenmiş olan ellerimize baktığında birkaç saniye içerisinde ifadesi tamamen değişti ve hep o gördüğüm alaylı gülümsemesi dudaklarına yerleşti. "Sanırım arkadaşın kendini tanıtmayacak." Caner'in sesi, ikimizin arasına bir balta gibi indiğinde Yankı hâlâ ellerimize bakıyordu. "Sen tanıştırmak ister misin?"

Ne yapmam gerektiğini düşünüyordum. Zihnimi kurcalıyor, her kilitli kapıyı açmaya çalışıyordum. Anahtarları ellerimde yoktu fakat o kapıları kıracak gücüm de yoktu. Elimi çekmeli miydim? Bu yanlış olurdu, Caner bunu sorgulardı hatta daha fazlasını yapardı. Yankı'ya onun sevgilim olduğunu söylemeli miydim? Bu birbirine karışmak üzere olan yalan ve gerçeğin tek bir renk almasına neden olurdu.

SOKAK NÖBETÇİLERİWhere stories live. Discover now